Boşanma, evlilik birliğinin yasal olarak sona erdirilmesi anlamına gelir. Medeni hukuk sisteminin önemli konularından biridir. Türk hukuk sisteminde boşanma davası Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Boşanma davası süreci ve boşanma sebepleri yargısal bir denetimle gerçekleştirilmekte olup tarafların hak ve yükümlülükleri de kanunla belirlenmiştir.
1. BOŞANMA DAVASI TÜRLERİ
Türk Medeni Kanunu’nda boşanma davası genel olarak iki ana başlık altında toplanır:
- Anlaşmalı Boşanma
- Çekişmeli Boşanma
a) Anlaşmalı Boşanma
TMK’nın 166/3 maddesi gereği anlaşmalı boşanma, tarafların evlilik birliğini karşılıklı rıza ile sona erdirdikleri bir boşanma türüdür. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için şu koşulların yerine getirilmesi gerekir:
- Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır.
- Taraflar boşanma konusunda tam bir mutabakata varmalıdır.
- Hakim tarafları bizzat dinlemeli ve boşanma iradelerini özgürce açıkladıklarına kanaat getirmelidir.
- Tarafların nafaka, mal paylaşımı, velayet gibi konularda anlaşmış olması gereklidir.
Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanmalara göre daha hızlı sonuçlanmakta olup tarafların uyuşmazlık yaşamadığı durumlarda tercih edilmektedir.
b) Çekişmeli Boşanma
Taraflar arasında boşanma konusunda anlaşmazlık olması durumunda eşlerden biri çekişmeli boşanma davası açar. Çekişmeli boşanmada taraflar genellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan sebepler üzerine iddialar ileri sürer. Hakim bu iddiaları değerlendirir ve deliller doğrultusunda karar verir. Çekişmeli boşanma davaları anlaşmalı boşanmalara göre daha uzun sürmekte olup tarafların maddi ve manevi tazminat, nafaka ve çocukların velayeti gibi konularda da talepleri olur.
2. BOŞANMA SEBEPLERİ
Türk Medeni Kanunu boşanma sebeplerini genel ve özel sebepler olarak ikiye ayırmıştır.
a-) Genel Boşanma Sebepleri
Türk Medeni Kanunu, bazı özel durumlarda boşanma sebebi olarak kabul edilen halleri ayrıca düzenlemiştir. Bunlar:
aa-) Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması:
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede sarsılmışsa taraflardan biri boşanma davası açar. Bu durum evlilik birliğinin devamının taraflar için çekilmez hale geldiği hallerde uygulanır. Hakimin, olayların taraflar üzerindeki etkisini değerlendirerek boşanmaya karar verme ihtimali vardır.
ab-) Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Sebebiyle:
Ortak hayatın yeniden kurulamaması evlilik birliğinin bir kez sona erdiği ve boşanma davası sonucunda bile eşlerin tekrar bir araya gelme olasılığının kalmadığı durumları ifade eder.
Eğer taraflar bir süredir fiilen ayrı yaşıyor. Ve birlikte yaşamayı denemelerine rağmen evliliği yeniden tesis edemiyorlarsa bu durum ortak hayatın yeniden kurulamaması olarak kabul edilir. Medeni Kanun’un 166. maddesi bu duruma özel bir önem verir:
“Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçmiş ve bu süre içinde ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Bu hükme göre evlilik birliği sarsılması nedeniyle daha önce açılan bir boşanma davası reddedilmişse ve bu karardan itibaren üç yıl içinde taraflar yeniden bir araya gelememişse bu kez ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma davası açar.
Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Sebebiyle Boşanmanın Şartları
Ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için şu şartların yerine getirilmesi gerekir:
Daha Önce Boşanma Davası Açılmış Olmalı: Eşler arasında açılan bir boşanma davası daha önce reddedilmiş olmalıdır.
Üç Yıl Süre Geçmiş Olmalı: Boşanma davasının reddi kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmelidir.
Ortak Hayat Kurulamamış Olmalı: Bu üç yıl içerisinde taraflar arasında yeniden bir araya gelme veya evlilik birliğinin yeniden tesis edilmesi mümkün olmamış olmalıdır.
Bu şartlar sağlandığında eşlerden biri boşanma talebiyle mahkemeye başvurur. Hakim ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanmaya karar verir. Burada önemli olan hakimin taraflar arasındaki evliliğin tamamen bitmiş olduğunu değerlendirmesidir. Üç yıllık süre boyunca taraflar arasında yeniden bir araya gelme girişimlerinin sonuçsuz kalması evliliğin geri dönülmez şekilde sona erdiği anlamına gelir.
b) Özel Boşanma Sebepleri
Türk Medeni Kanunu, bazı özel durumlarda boşanma sebebi olarak kabul edilen halleri ayrıca düzenlemiştir. Bunlar:
ba-) Zina (TMK 161):
Eşlerden birinin zina yapması boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir. Zina durumunda aldatılan eş zina fiilini öğrendiği andan itibaren altı ay, her hâlde 5 yıl içinde içinde dava açar.
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi zinayı şu şekilde düzenler:
“ Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Bu maddeye göre, zinaya dayalı boşanma davası açılabilmesi için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi durumu zinanın temel unsuru olarak kabul görür.
Zina Sebebiyle Boşanma Davasının Şartları
Zina sebebiyle boşanma davasının açılabilmesi için bazı hukuki şartlar vardır. Bu şartlar boşanma davasının kabul edilebilmesi açısından önem taşır.
ı) Zina Fiilinin Gerçekleşmiş Olması
Zina bir eşin başka bir kişiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girmesi anlamına gelir. Fiilin mahkemede ispatlanabilir bir şekilde gerçekleşmiş olması gerekir. Zina sadece cinsel ilişkiyi kapsar; duygusal bağlar, flört, mesajlaşma veya duygusal yakınlaşmalar zina olarak değerlendirilemez. Yani cinsel ilişkinin varlığı zina davalarında esas alınan unsurdur.
ıı) Hak Düşürücü Süre
Zina sebebiyle boşanma davası öğrenme tarihinden itibaren altı ay içinde açılmalıdır. Bu süre aldatılan eşin zina fiilini öğrendiği andan itibaren işlemeye başlar. Eğer zina olayının üzerinden beş yıl geçmişse bu durumda zina fiiline dayanarak boşanma davası açma hakkı kalmaz. Yani beş yıl geçtikten sonra zina nedeniyle boşanma davası açılamaz.
ııı) Affetme
Kanununa göre zina fiilini öğrenen eş karşı tarafı affettiği takdirde boşanma davası açma hakkını kaybeder. Affetme açık bir beyanla olabileceği gibi zımni olarak da gerçekleşebilir. Örneğin eşlerin zina olayını öğrendikten sonra evlilik ilişkisini devam ettirmesi ve birlikte yaşamayı sürdürmesi affetme olarak değerlendirilebilir. Affetme halinde aldatılan eş artık zina nedeniyle boşanma davası açamaz.
bb-) Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış (TMK 162):
Eşlerden biri diğerine yönelik öldürme teşebbüsünde bulunmuşsa veya ağır hakaret ya da kötü muamele yapmışsa boşanma sebebi sayılır.
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi şu şekildedir:
“Eşlerden biri diğerinin hayatına kastederse, ona pek kötü davranışlarda bulunursa ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranış sergilerse, bu duruma maruz kalan eş boşanma davası açabilir.“
Bu maddeye göre, boşanma davası açılmasına yol açan üç ana durum bulunmaktadır:
- Hayata kast
- Pek kötü muamele
- Onur kırıcı davranış
Bu davranışlar evlilik birliğini onarılamaz derecede zedeleyen ve eşler arasındaki güveni yok eden eylemler olarak kabul görür. Bu tür davranışlara maruz kalan eş boşanma davası açma hakkına sahiptir.
ı. Hayata Kast Sebebiyle Boşanma
Hayata kast eşin diğer eşin yaşamına yönelik bilinçli ve kasten bir saldırı ya da öldürme girişiminde bulunması anlamına gelir. Eşin fiziksel olarak hayatına son verme amacı taşıyan girişimi hayata kast olarak kabul görür.
Örnekler:
- Eşin diğer eşi öldürmeye teşebbüs etmesi,
- Planlı bir şekilde zarar verme amacı taşıyan fiillerde bulunması,
- Eşin can güvenliğini tehlikeye atan saldırgan tutumlar geliştirmesi.
Bu gibi durumlarda hayata kast eden eşe diğer eş boşanma davası açar. Bu tür bir durumda eşin kusuru ağırdır ve boşanma sürecinde bu ağır kusur dikkate alınır.
ıı. Pek Kötü Muamele Sebebiyle Boşanma
Pek kötü muamele eşin diğerine karşı fiziksel veya psikolojik açıdan aşırı derecede zararlı ve kötü davranışlar sergilemesi anlamına gelir. Dayak, tehdit, psikolojik baskı ve diğer benzeri olumsuz eylemleri kapsar.
Örnekler:
- Eşin sürekli fiziksel şiddet uygulaması,
- Eşe yönelik ağır hakaretler, tehditler ve baskı,
- Eşi eve kapatma, dış dünyadan izole etme ya da zorla iş yaptırma gibi eylemler.
Pek kötü muamele fiziksel zarar verebileceği gibi uzun vadede eşin psikolojik sağlığı üzerinde de ciddi olumsuz etkiler bırakır. Bu tür davranışlar evlilik birliğini sürdürülemez hale getirir ve mağdur olan eş boşanma davası açar.
ııı. Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma
Onur kırıcı davranış eşin diğer eşin kişilik haklarına, saygınlığına ve onuruna yönelik ağır hakaretlerde bulunması ya da kişisel değerlerine ciddi şekilde zarar vermesi anlamına gelir. Bu tür davranışlar eşin toplum içindeki itibarını zedeleyebilecek türden olabilir. Ya da doğrudan kişisel onurunu hedef alır.
Örnekler:
- Eşe sürekli ağır hakaretler ve aşağılamalarda bulunmak,
- Eşin aile içindeki veya toplumdaki itibarını zedelemeye yönelik davranışlar,
- Eşi başkaları önünde küçük düşürmek veya utandırmak.
Bu tür davranışlar evlilik ilişkisinin temel unsuru olan karşılıklı saygı ve güvenin zedelenmesine neden olur. Evlilik birliğini sürdürmesi imkansız hale gelen eş bu sebebe dayanarak boşanma davası açar.
Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekir:
- Fiilin Gerçekleşmiş Olması: Eşin diğer eşe yönelik hayata kast etmesi, pek kötü muamelede bulunması ya da onur kırıcı davranışlar sergilemesi somut olarak ispatlanmalıdır.
- Zamanaşımı: Türk Medeni Kanunu, bu tür davranışlara dayanarak boşanma davası açmak isteyen eşe iki süre sınırı koymuştur:
- Davacı eş, bu davranışı öğrendikten sonra altı ay içinde boşanma davası açmalıdır.
- Olayın gerçekleşmesinden itibaren her hâlükârda beş yıl geçmişse bu fiile dayanarak dava açılamaz.
- Affetme: Eğer mağdur eş hayata kast, kötü muamele veya onur kırıcı davranışı affetmişse boşanma davası açma hakkını kaybeder.
bc-)Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK 163):
Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürerse diğer eş bu durumu gerekçe göstererek boşanma davası açar.
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesine göre:
“Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
ı. Suç İşleme Sebebiyle Boşanma
Suç işleme, eşlerden birinin toplumda ağır kusurlu olarak değerlendirilen hukuka aykırı bir fiil işlemesi anlamına gelir.
Boşanma sebebi sayılabilecek suç toplum tarafından ahlaki olarak kabul görmeyen ve küçük düşürücü nitelikte olmalıdır. Her suç bu kapsamda değerlendirilemez. Sadece belli nitelikteki suçlar boşanma nedeni olarak kabul edilir.
Türk Medeni Kanunu‘nda hangi suçların “küçük düşürücü” olarak kabul edileceğine dair açık bir liste bulunmamaktadır. Ancak hukuk uygulamasında ve yüksek mahkeme içtihatlarında bazı suçlar küçük düşürücü olarak kabul edilmektedir. Bunlar genellikle toplumun değer yargılarına aykırıdır. Ayrıca ahlaki açıdan eşin ve ailesinin itibarını zedeleyebilecek türdeki suçlardır.
Örnekler:
- Dolandırıcılık: Dolandırıcılık suçu da yine toplumda itibar kaybına neden olabilecek bir suçtur.
- Cinsel suçlar: Cinsel saldırı gibi suçlar hem eşin hem de toplumda kişinin onurunu ve itibarını zedeleyebilecek nitelikte kabul edilir.
- Adam öldürme veya adam öldürmeye teşebbüs: Adam öldürme gibi ağır suçlar aile birliğini zedeler ve toplumda ciddi bir küçük düşme anlamına gelir.
Bu suçların işlenmesi diğer eşin evlilik birliğini sürdürmesini çekilmez hale getirir. Bu sebeple suç işleyen eşe karşı diğer eş boşanma davası açar.
Suç işleme sebebiyle boşanma davasında suçun mutlaka diğer eşe karşı işlenmiş olması gerekmez. Üçüncü kişilere veya kamuya karşı işlenmiş bir suç da bu kapsama girebilir. Önemli olan suçun küçük düşürücü ve toplumda itibar zedeleyici bir nitelikte olmasıdır.
ıı. Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma
Haysiyetsiz hayat sürme eşlerden birinin ahlaka aykırı toplumda kabul edilemez bir yaşam tarzı sürmesi anlamına gelir.
Bu sebebe dayanarak boşanma talebinde bulunabilmek için eşin sürekli olarak ahlaka aykırı bir hayat tarzı içinde olması gerekmektedir. Yani haysiyetsiz davranışların belirli bir süreklilik arz etmesi gereklidir.
Haysiyetsiz hayat sürme genel olarak toplumda ahlaken kabul edilemeyen ve bireyin onurunu zedeleyen yaşam biçimlerini içerir. Bu tür davranışlar eşin ve ailesinin toplum içindeki itibarını ciddi şekilde etkiler. Yargı kararlarında haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilen bazı davranışlar şunlardır:
- Ahlak dışı işler yapma: Eşin fuhuş yapması ya da bu tür bir hayat sürmesi haysiyetsiz hayat sürme kapsamına girer.
- Gayrimeşru ilişkiler: Eşin sürekli olarak gayrimeşru ilişkiler içinde olması ve bu tür ilişkileri hayat tarzı haline getirmesi boşanma sebebi olur.
bd-)Terk (TMK 164):
Eşlerden biri evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla evi terk ederse terk edilen eş, belirli şartlar altında boşanma davası açar. Terk, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla diğer eşi ve ortak yaşamı terk etmesi anlamına gelir. Evlilik tarafların birlikte yaşamayı ve birbirlerine destek olmayı gerektirir. Terk ise bu yükümlülüklerin ağır bir ihlalidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesine göre:
“Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
Terk sebebiyle boşanma davası açabilmek için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir:
ı) Eşin Ortak Konutu Terk Etmesi
Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için öncelikle eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi gerekir. Ortak konut eşlerin birlikte yaşamaları gereken yer olarak tanımlanır. Terk eden eşin ortak yaşamı sonlandırma niyetiyle evlilik birliğinden ayrılması gerekir. Eğer eş zorunlu nedenlerle ortak konuttan ayrılmışsa bu durum terk olarak kabul görmez.
ıı) Terkin Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlülükleri Yerine Getirmemek Amacıyla Yapılması
Terk, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla yapılmalıdır. Eşlerden birinin kasıtlı olarak diğer eşle birlikte yaşamaktan kaçınması terk olarak kabul görür. Ancak haklı bir neden (şiddet, kötü muamele gibi) olmaksızın yapılan terk bu kapsamdadır. Eğer terk edilen eşin kötü davranışları nedeniyle terk gerçekleşmişse terk eden eş haklı sayılabilir. Ve bu durumda terk sebebiyle boşanma davası açılamaz.
ııı) Terkin Kesintisiz Olarak Altı Ay Sürmesi
Terk eden eşin evden ayrılması yeterli değildir. Bu terk durumunun kesintisiz olarak altı ay boyunca devam etmesi gerekir. Altı aylık süre dolmadan terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Eş altı aydan önce dönerse terk sebebiyle boşanma şartları oluşmaz.
ıııı) İhtar
Altı aylık süre dolduktan sonra terk edilen eşin terk eden eşe ihtar çekmesi zorunludur. Bu ihtar terk eden eşin eve dönmesi için yapılan resmi bir çağrıdır. İhtar noter aracılığıyla veya mahkeme kararıyla olur. İhtarda terk eden eşe makul bir süre verilir ve bu süre içinde eve dönmesi istenir.
İhtarın şekil şartları:
- Noter veya mahkeme kanalıyla yapılmayan ihtarlar geçerli olmaz.
- İhtarda terk eden eşin eve dönmesi gerektiği ve aksi takdirde boşanma davası açılacağı belirtilmelidir.
- Eşin ihtardan sonra makul bir süre içinde eve dönmemesi durumunda terk edilen eş boşanma davası açar.
ııııı) İhtardan Sonra Eve Dönmeme
İhtar çekildikten sonra terk eden eşin verilen süre içinde eve dönmemesi durumunda diğer eş terk sebebiyle boşanma davası açar. Eğer eş ihtar üzerine eve dönerse boşanma davası açma hakkı ortadan kalkar. Ancak terk eden eş eve döndükten sonra tekrar terk ederse yeniden altı aylık süre işlemeye başlar.
be-)Akıl Hastalığı (TMK 165):
Eşlerden birinin akıl hastalığına yakalanması ve bu durumun evliliğin devamını olanaksız hale getirmesi halinde diğer eş boşanma davası açar.
Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesine göre:
“Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
Akıl hastalığına dayanarak boşanma davası açabilmek için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
ı) Eşin Akıl Hastalığına Yakalanması
Boşanma davası açılabilmesi için eşlerden birinin akıl hastalığına yakalanması şarttır. Akıl hastalığı kişinin davranışlarını ve düşüncelerini ciddi şekilde etkileyen psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Eşin boşanma davasına konu olabilecek şekilde ağır bir akıl hastalığına sahip olması gerekmektedir. Bu hastalık eşin evlilik birliğindeki rollerini yerine getirmesini engelleyici nitelikte olmalıdır.
ıı) Hastalığın Evlilik Birliğini İmkânsız Hale Getirmesi
Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için bu hastalığın evlilik birliğinin devamını imkânsız hale getirmesi gerekir. Eşin hastalığı diğer eş için evliliği çekilmez ve katlanılamaz bir hale getirmiş olmalıdır. Örneğin eşin davranışları sürekli olarak zarar verici olabilir. Ya da hasta eş evlilik birliğinin gereklerini yerine getiremez durumda olabilir.
ııı) Hastalığın İyileşmeyeceğine Dair Sağlık Kurulu Raporu
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için bir diğer önemli şart hastalığın iyileşmeyeceğine dair resmi bir sağlık kurulu raporunun bulunmasıdır. Bu rapor yetkili bir sağlık kurulu tarafından düzenlenmeli ve hastalığın kalıcı olduğu iyileşmesinin mümkün olmadığı belirtilmelidir.
ıııı) Hastalığın Evlilik Birliği Süresince Ortaya Çıkmış Olması
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açabilmek için hastalığın evlilik süresi içinde ortaya çıkmış olması gerekir. Evlilik öncesinde var olan ve evlenmeden önce eş tarafından bilinen bir akıl hastalığı bu madde kapsamında boşanma sebebi olarak değerlendirilemez. Evlilik öncesi hastalıkların boşanma sebebi sayılabilmesi için eşin bu hastalıktan haberdar olmaması gerekir.
3.BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Türk hukukunda boşanma davalarının hangi mahkemede açılacağı görevli ve yetkili mahkemelerle belirlenir. Boşanma davası açacak olan taraf davasını bu kurallara uygun şekilde açmalıdır. Aksi takdirde dava yetkisizlik veya görevsizlik sebebiyle reddedilebilir.
Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemesi‘dir. Aile Mahkemesi’nin kurulmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi sıfatıyla boşanma davalarına bakar. Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat uyarınca boşanma davalarında görevli mahkeme açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Boşanma davalarında yetkili mahkeme davanın nerede açılacağını belirler. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davasında yetkili mahkeme davalı veya davacının ikametgâhına ve birlikte yaşanılan son yerleşim yerine göre belirlenir.
Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesi boşanma davasında yetkili mahkemeyi şu şekilde düzenlemiştir:
“Boşanma veya ayrılık davaları, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılır.”
– Eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi,
– Eşlerin son altı ay birlikte yaşadıkları yer mahkemesi.
4. BOŞANMANIN SONUÇLARI
Boşanma davası neticesinde tarafların hakları ve yükümlülükleri yeniden şekillenir. Türk hukukunda boşanmanın başlıca sonuçları şunlardır:
a) Velayet
Eğer çocuklar varsa hakim çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak velayet hakkında karar verir. Genellikle çocuk fiilen yanında kalan veya bakımını sağlayan ebeveyne verilir. Ancak velayet kararlarında çocuğun yaşı sağlık durumu ve ebeveynin yaşam koşulları dikkate alınır.
b) Nafaka
Boşanma sonrası maddi desteğe ihtiyaç duyan eş nafaka talebinde bulunabilir. Nafaka yoksulluğa düşecek eşe yardım amacıyla bağlanır. Ayrıca çocuklar için de iştirak nafakası adı altında maddi destek talep edilebilir.
c) Maddi ve Manevi Tazminat
Eşlerden biri boşanma sürecinde veya boşanmanın gerçekleşmesinden dolayı maddi ya da manevi zarara uğramışsa tazminat talep edebilir. Bu talepler boşanma sebebine ve kusura göre değerlendirilir.
SONUÇ
Türk hukukunda boşanma titizlikle yürütülen yargısal bir süreçtir. Boşanma sebepleri anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları ile boşanmanın sonuçları tarafların haklarını koruma amacı güdülerek düzenlenmiştir. Boşanma davaları taraflar açısından hem duygusal hem de hukuki olarak dikkatle yürütülmesi gereken bir süreçtir.
Son olarak görüleceği boşanma davasının bazı şartları bulunmakta olup karmaşık bir hukuki süreçten ibarettir. Tüm bu süreçte hak kaybına uğramamak ve davanın seyrinin hızlanabilmesi için mutlaka bir avukat ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası da dahil olmak üzere davacı/davalı, alacaklı/borçlu veya kiraya veren/kiracı olarak taraf bulunduğunuz tüm icra dosyası ve davalarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz!
Hemen bizimle iletişime geçin
📌 Menderes Boşanma Avukatı – Av. Ardahan ÇAKIR
📞 +90 530 180 82 49